1 Mart 2014 Cumartesi

YAŞAM, ÖLÇÜ, İHTİŞAM, BİLGELİK


Bu yazıdaki ana fikir hayatın kaynağını ortaya koymak değil. Hayatın ve onu çevreleyen her şeyin muazzam bir ihtişam barındıracak bir düzene ve bilgeliğe sahip olduğuna vurgu yapmaktır.

Hayatın bir yerlerde ortaya çıkması ile ilgili pek çok teori, varsayım ortaya atılmıştır. Ortak birleşilen birkaç bileşen vardır:

·         Bir enerji kaynağı olarak güneş
·         Gaz halinde olmayan bir gezegen
·         Gezegen yüzeyinde sıvı su
·         Oksijen içeren bir atmosfer

Bu maddelerin nasıl bir ihtişam içerdiğini ise “Rare Earth” (az bulunan dünya) teorisi ile biraz anlatmaya çalışalım.
Doğru lokasyonda doğru galaksi tipinde bulunmak: Gezegen içinde bulunduğu galaksi merkezinden çok uzakta olmamalı, zira bu durumda ihtiyaç duyulan metalik özellikler (özellikle demir) azalmakta, ancak çok yakın da olmamalı bu durumda da galaktik merkezdeki radyasyon etkisi yaşamın oluşumunu engelleyecektir.
Doğru yıldız tipine sahip güneş sisteminde doğru yerde bulunmak: Her bir yıldızın yaşanabilir bir çevre alanı tanımlanmaktadır. Eğer gezegen bu alan içinde doğru uzaklıkta olmazsa sıvı su oluşması mümkün olmayacaktır. Ayrıca, gezegen güneşe çok yakın olursa sıcaklık sorun olacak ve atmosfer oluşumu da mümkün olmayacaktır. Ayrıca yıldızın tipine bağlı olarak yaydığı enerji, radyasyon, yıldızın ömrü hep bir faktördür.
Doğru gezegen dizilimi: Yıldız sistemindeki gezegenlerin yerleşimi ve yörüngeleri, hayatın oluşacağı gezegene çarpma olasılığı bulunan astroid ve benzerlerini engelleyecek şekilde olmalıdır.
Sürekli düzene sahip bir yörünge: Büyük gaz kütleye sahip gezegenler öyle bir yerleşmiş olmalı ki, hayatın oluşacağı gezegenin yörüngesi sürekli aynı kalabilsin
Doğru büyüklüğe sahip katı gezegen: Eğer gezegen ufaksa atmosferini tutma gücü olmayacaktır, ayrıca dönüş hızı öyle olmalıdır ki gece ve gündüz ısı farklılıkları çok fazla olmasın.
Yeterli büyüklükte ay: Ayın doğru lokasyonda doğru büyüklükteki varlığı, dünyanın yörüngesi ve kendi etrafındaki dönüşünü düzenlemekte ve hayatın oluşumunu desteklemektedir.
Daha pek çok teknik açıklama mevcut, ama ana fikir olarak, doğru galakside, doğru güneş sisteminde, doğru gezegen dizilimi ve doğru büyüklükte gezegenlere sahip olan doğru güneş sisteminde, gezegenlerin içinde doğru yerde, doğru büyüklükte ve düzeni destekleyen bir aya sahip olmak dünyanın şansı gibi görünüyor.
Bütün bunların dışında, yıldırımlardan tutun da, dünyanın manyetik alanına, atmosferdeki gazların oranından, suyun döngüsüne daha pek çok hassas ölçülerin yaşamın kaynağını ve sürdürülebilirliğine katkısını anlatmaya sayfalar yetmez.
Ortaya çıkan ise, muazzam bir ihtişam sergileyen hayatın kendisidir. Bütün bu ihtişam ise her birinin keşfi insanı hayrete sürükleyecek derecede hassas ölçülere bağlıdır.
Hayatın oluştuktan sonra ortaya çıkan güzelliklerin ise hangi hassas değerlere bağlı mükemmellikler içerdiğini belki başka bir sefere inceleriz.
Bütün bunların tam bir bilgelik ve uyum içinde olduğunu gördükçe, okudukça insan hayrete düşmektedir.
Asıl hayrete düşüren ise, bunların tam da bu şekilde olması gerektiğini bize ileten ayetlerdir:
“…Lütuf ve merhamet sahibi yaratıcının (Rahman) bu yaratışında herhangi bir uyumsuzluk göremezsiniz. Bakışlarınızı göğe doğru çevirip de bakın; onda herhangi bir çatlak görebiliyor musunuz? Sonra en ufak bir düzensizlik görmek için defalarca bakın, göz aradığı düzensizliği bulamadan, bakışlarınız usanmış ve yorulmuş olarak size geri dönecektir”
“Dünyayı yaşam için elverişli hale getirdik, içine sağlam dağlar yerleştirdik ve orada yararlanılacak türlü çeşit ürünü bitirdik ve herşeyi mükemmel bir ölçüye göre ayarladık”
“…Sizi yaratan, size duyma, görme duyuları ve düşünmek için beyin veren yaratıcıdır. Ne az şükrediyorsunuz.”
Beklenen sadece bunların farkına varmamız ve yaratıcının böyle bir düzeni kurgulayabilecek bilgeliğine (Rab, Hakîm) övgüler (hamd) düzmek ve şükran duymaktır (şükür).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder