Bu yazıdaki ana fikir hayatın kaynağını ortaya koymak değil.
Hayatın ve onu çevreleyen her şeyin muazzam bir ihtişam barındıracak bir düzene
ve bilgeliğe sahip olduğuna vurgu yapmaktır.
Hayatın bir yerlerde ortaya çıkması ile ilgili pek çok
teori, varsayım ortaya atılmıştır. Ortak birleşilen birkaç bileşen vardır:
·
Bir enerji kaynağı olarak güneş
·
Gaz halinde olmayan bir gezegen
·
Gezegen yüzeyinde sıvı su
·
Oksijen içeren bir atmosfer
Bu maddelerin nasıl bir ihtişam içerdiğini ise “Rare Earth”
(az bulunan dünya) teorisi ile biraz anlatmaya çalışalım.
Doğru lokasyonda
doğru galaksi tipinde bulunmak: Gezegen içinde bulunduğu galaksi
merkezinden çok uzakta olmamalı, zira bu durumda ihtiyaç duyulan metalik
özellikler (özellikle demir) azalmakta, ancak çok yakın da olmamalı bu durumda
da galaktik merkezdeki radyasyon etkisi yaşamın oluşumunu engelleyecektir.
Doğru yıldız tipine
sahip güneş sisteminde doğru yerde bulunmak: Her bir yıldızın yaşanabilir
bir çevre alanı tanımlanmaktadır. Eğer gezegen bu alan içinde doğru uzaklıkta
olmazsa sıvı su oluşması mümkün olmayacaktır. Ayrıca, gezegen güneşe çok yakın
olursa sıcaklık sorun olacak ve atmosfer oluşumu da mümkün olmayacaktır. Ayrıca
yıldızın tipine bağlı olarak yaydığı enerji, radyasyon, yıldızın ömrü hep bir
faktördür.
Doğru gezegen
dizilimi: Yıldız sistemindeki gezegenlerin yerleşimi ve yörüngeleri,
hayatın oluşacağı gezegene çarpma olasılığı bulunan astroid ve benzerlerini
engelleyecek şekilde olmalıdır.
Sürekli düzene sahip
bir yörünge: Büyük gaz kütleye sahip gezegenler öyle bir yerleşmiş olmalı
ki, hayatın oluşacağı gezegenin yörüngesi sürekli aynı kalabilsin
Doğru büyüklüğe sahip
katı gezegen: Eğer gezegen ufaksa atmosferini tutma gücü olmayacaktır, ayrıca
dönüş hızı öyle olmalıdır ki gece ve gündüz ısı farklılıkları çok fazla
olmasın.
Yeterli büyüklükte
ay: Ayın doğru lokasyonda doğru büyüklükteki varlığı, dünyanın yörüngesi ve
kendi etrafındaki dönüşünü düzenlemekte ve hayatın oluşumunu desteklemektedir.
Daha pek çok teknik açıklama mevcut, ama ana fikir olarak,
doğru galakside, doğru güneş sisteminde, doğru gezegen dizilimi ve doğru
büyüklükte gezegenlere sahip olan doğru güneş sisteminde, gezegenlerin içinde
doğru yerde, doğru büyüklükte ve düzeni destekleyen bir aya sahip olmak
dünyanın şansı gibi görünüyor.
Bütün bunların dışında, yıldırımlardan tutun da, dünyanın
manyetik alanına, atmosferdeki gazların oranından, suyun döngüsüne daha pek çok
hassas ölçülerin yaşamın kaynağını ve sürdürülebilirliğine katkısını anlatmaya
sayfalar yetmez.
Ortaya çıkan ise, muazzam bir ihtişam sergileyen hayatın
kendisidir. Bütün bu ihtişam ise her birinin keşfi insanı hayrete sürükleyecek derecede
hassas ölçülere bağlıdır.
Hayatın oluştuktan sonra ortaya çıkan güzelliklerin ise hangi
hassas değerlere bağlı mükemmellikler içerdiğini belki başka bir sefere
inceleriz.
Bütün bunların tam bir bilgelik ve uyum içinde olduğunu
gördükçe, okudukça insan hayrete düşmektedir.
Asıl hayrete düşüren ise, bunların tam da bu şekilde olması
gerektiğini bize ileten ayetlerdir:
“…Lütuf ve merhamet sahibi yaratıcının (Rahman) bu
yaratışında herhangi bir uyumsuzluk göremezsiniz. Bakışlarınızı göğe doğru
çevirip de bakın; onda herhangi bir çatlak görebiliyor musunuz? Sonra en ufak
bir düzensizlik görmek için defalarca bakın, göz aradığı düzensizliği
bulamadan, bakışlarınız usanmış ve yorulmuş olarak size geri dönecektir”
“Dünyayı yaşam için elverişli hale getirdik, içine sağlam
dağlar yerleştirdik ve orada yararlanılacak türlü çeşit ürünü bitirdik ve
herşeyi mükemmel bir ölçüye göre ayarladık”
“…Sizi yaratan, size duyma, görme duyuları ve düşünmek için
beyin veren yaratıcıdır. Ne az şükrediyorsunuz.”
Beklenen sadece bunların farkına varmamız ve yaratıcının
böyle bir düzeni kurgulayabilecek bilgeliğine (Rab, Hakîm) övgüler (hamd) düzmek
ve şükran duymaktır (şükür).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder